Viyana Askeri Tarih Müzesi’nde Türk Savaşları ganimetleri
Viyana Askeri Tarih Müzesi, gerek Türklerin tarihine ait birçok farklı tarihi eseri bağrında barındırması, gerekse de Orta Avrupa’nın yaklaşık son 400 yıllık askeri tarihine ışık tutması adına, ziyarete açıldığı 1891 senesinden bu yana Avusturya‘nın başkenti Viyana müzeleri arasında çok özel bir yere sahip olanıdır. Envanterinde 1,2 milyon değerli parça bulunan Viyana Askeri Tarih Müzesi her sene yaklaşık 220.000 ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
Özellikle de II. Viyana Kuşatması‘ndan kalma yüze yakın farklı eser nedeniyle 2005 yılından bu yana Viyana Askeri Tarih Müzesi müdürü olan tarihçi Dr. Christian Ortner Anadolu Ajansı’na (AA) yaptığı röportajda şu açıklamada bulunmuştur [1]:
Viyana Askeri Tarih Müzesi belki de, Türkiye dışında en çok Türk eserini bünyesinde barındıran müzedir.
Başka bir kaynak belirtilmediği sürece, Viyana Askeri Tarih Müzesi hakkında birazdan okuyacaklarınız, müzeden satın aldığım “Heeresgeschichtliches Museum im Wiener Arsenal” isimli kitaptan [2], müze turu esnasında kullandığım sesli rehberden ve müzenin genel ağ sayfasından [7] alınmış ve yazar tarafından Türkçeye tercüme edilmeye çalışılmıştır. Tercümede kaymalar olabilir. Uyarılarınız dikkate alınacaktır.
Viyana Askeri Tarih Müzesi (Heeresgeschichtliches Museum Wien)
İçerik
Giriş kapısının hemen sol tarafında duvarda yazılı olan Viyana Askeri Müzesi‘nin şu sloganı dikkatinizi çekecektir:
Savaşlar müzeye aittir (Kriege gehören ins Museum).
Müzenin farklı bölümlerine ufak bir gezintiye çıkmadan önce isterseniz öncelikle kısaca tarihine değinelim.
Viyana Askeri Tarih Müzesi tarihçesi
Şubat/Mart 1848’den itibaren Avrupa’nın büyük bir kısmını etkisi altına alan ve 1849’de son bulan siyasi hareketlenmeler Viyana‘da da kendisine taraftar buldu [3]. 7 Ekim’de 1. Viyana’da bulunan imparatorluğa ait silah deposu (kaiserliches Zeughaus) basılarak yağmalandı ve imparatorluğa bağlı askeri güçler Viyana’dan püskürtüldüler.
Bu da ilginizi çekebilir
1848 Devrimleri Viyana‘nın eski müdafaa tesislerinin artık zamanın ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını açıkça ortaya koymuş ve bu nedenle de Viyanalıların gelecekte başlatmaları olası ayaklanmaları en hızlı yoldan bastırabilme adına 1849’dan itibaren ulaşımı kolay ve aynı zamanda şehir merkezine top atışı mesafesinde bulunan bir noktada -sözlük anlamı “askeri teçhizat deposu” olan- Arsenal’in inşasına başlandı.
688 m x 480 m bir alan üzerine kurulan ve içerisinde; 5.000-6.000 asker ve cephaneye ev sahipliği yapan 8 kışla, bir kilise ve askeri teçhizat üretilen atölyeler bulunan 31 nesnelik bir dev kompleksti.
Bu devasa yapının en önemli noktasını oluşturacak ve buraya entegre edilecek bir (silah) müze(si)nin inşası ise 1850 – 1856 yılları arasında Danimarkalı Mimar Theophil Hansen ve Mimar Ludwig Foerter’in çizimleri esas alınarak tamamlandı. Müzenin iç mimari tasarımının hayata geçirilmesi ise 1872 yılına kadar sürecekti.
Hansen, müze mimarlığı alanındaki kazanımlarını Bizans ve Gotik tarzı elementlerle birleştirerek ortaya koyduğu bu eser sayesinde şöhret kazandı. Viyana’nın birçok ünlü yapısında imzası bulunan Hansen‘in en ünlü eseri ise Ring Caddesi (Ringstraße) üzerinde bulunan Avusturya Parlamento Binası’dır [4].
1869 senesinde silah müzesi olarak (“Kaiserlich-Königlicher Hof-Museum”, kısaca “K. K. Hof-Museum”) hizmete giren Viyana Askeri Tarih Müzesi, bu amaçla planlanıp hayata geçirilen Avusturya’nın en eski müze binası olma özelliğine sahip.
Bu da ilginizi çekebilir
İlber Ortaylı’dan Avusturya’nın kısa tarihi;
Viyana Askeri Tarih Müzesi bölümleri
Giriş kısmı – Feldmareşaller Salonu (Feldherrenhalle)
Müze binasından içeri adımınızı attığınız andan itibaren sizi görkemli bir salon karşılayacaktır; Feldmareşaller Salonu.
Burada, 32 farklı heykeltraş tarafından her biri standart olarak 186 cm yüksekliğinde yapılmış olan ve 1000 senelik Avusturya tarihine damga vurmuş 56 imparator, kral, prens ve feldmareşalin heykelleri bulunmaktadır.
Bu salonda heykelleri bulunan 56 önemli şahıstan bazıları ise Türklere karşı yapılan savaşlarda gösterdikleri başarıları nedeniyle isimlerini Avusturya tarihine yazdırmış Prens Eugen, Ernst Rüdiger von Starhemberg ve Montecuccoli gibi kumandanlardır.
II. Viyana Kuşatması esnasında Viyana Şehir Komutanı olarak Türklere karşı savaşan Ernst Rüdiger von Starhemberg’in ayakları altında Türklere karşı kazanılan zaferi sembolize eden bir hilal dikkatinizi çekecektir.
Merdivenler
Müzenin üst katına çıkan merdivenlerde kanlı 1848 Ayaklanmaları‘nın bastırılmasında büyük rol oynayan dört feldmareşalin (Heinau, Radetzky, Windisch-Graetz ve Jelacic) heykelleri bulunmaktadır. Burada yine aynı şekilde müzeyi yaptıran İmparator I. Franz Joseph‘in heykeli bulunmakta.
Tavanda bulunan freskler ise 1864 senesinde Karl Rahl tarafından yapılmıştır.
Bu fresklerde işlenen konular ise şunlardır (soldan sağa):
- Zekâ ve Cesaret (Klugheit und Mut)
- Güç ve Birlik (Macht und Einigkeit)
- Şöhret ve Onur (Ruhm und Ehre).
Ruhmeshalle (Şöhretin Salonu)
Müzenin üst katında, 26,5 yüksekliğindeki bir kubbe tarafından örtülen bu salon ve her iki tarafında bulunan iki ayrı salon müzenin merkezini oluşturmakta.
Duvarlarda bulunan, Babenbergler‘den İmparator I. Franz Joseph dönemine Avusturya tarihinde zaferle çıkılan savaşlardan önemli manzaralar sunan 45 farklı fresk ise Carl Blaas tarafından yapılmıştır.
43 farklı kırmızı mermerin her birinin üzerinde ise 30 Yıl Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonuna kadar “Tanrı, İmparator ve Vatan” için hayatlarını kaybetmek zorunda kalan subayların isimleri yazmakta.
Salonun dört bir tarafında kubbenin altında yer alan freskler ise Avusturya‘nın başarılı olduğu dört farklı savaşı konu almaktadır.
Bu savaşlar:
- 1634 Nördlingen Savaşı
- 1664 St. Gotthard Savaşı
Kubbetin altında, pencerelerin hemen üstünde bulunan freskte 1664 senesinde Osmanlı’ya karşı yapılan St. Gotthard Savaşı esnasında toplanan askeri şura gösterilmekte.
- 1697 Zenta Savaşı
Zenta Muharebesi, Tisa Irmağı üzerinde bulunan Zenta‘da Sultan II. Mustafa ve Elmas Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu ile Prens Eugen komutasındaki Kutsal İttifak Ordusu’nu karşı karşıya getirmiş ve Osmanlı’nın yenilgisi ile sonuçlanmıştı.
Savaşta hayatını kaybeden Sadrazam Elmas Mehmed Paşa’nın göğsünde taşıdığı ve birazdan fotoğrafını göreceğiniz mühür de Avusturyalıların eline geçen değerli eşyalar arasındaydı.
Savaşın sonucu olarak 1699 yılında -gerileme döneminin başlangıcı olarak kabul edilen- Karlofça Antlaşması imzalandı.
- 1706 Turin Savaşı.
1. Salon: 30 Yıl Savaşı’ndan Prens Eugen’e
30 Yıl Savaşı
Bu bölümde ise 1618-1648 seneleri arasında gerçekleşen ve ilk başlarda Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nu oluşturan katolik ve protestan devletler arasında başlayıp daha sonra Avrupa’da üstünlüğü kurma adına Fransa ve Habsburglar arasında bir savaşa dönüşen, 30 Yıl Savaşı’na ait parçalar sergilenmektedir.
Prens Eugen
Müzenin hemen girişinde bulunan Feldmareşaller Salonu‘nda heykeli bulunan kişilerden birinin de Prens Eugen olduğundan yazımızın başında bahsetmiştik. İlber Ortaylı kendisinden “Osmanlılara mağlubiyet tattıran tek Avusturyalı” olarak bahsetmektedir.
Defnedildiği Aziz Stefan Katedrali‘nin bir iki sokak ilerisinde bizzat kendisinin yaptırmış olduğu kışlık sarayı (Winterpalais) bulunmaktadır. 2013 senesinin başından 2017 senesinin sonlarına kadar ziyarete açık olan müze, 2018 senesinin başından itibaren tekrar Avusturya Ekonomi Bakanlığı’nın himayesine verilmiş olup, artık ziyarete açık değildir [6]. 2017 senesinde burada II. Viyana Kuşatması esnasında Kutsal İttifak Ordusu’nun başında bulunan Polon Kralı III. Jan Sobieski sergisi gerçekleştirilmiştir.
Kahramanlar Meydanı‘nda (Heldenplatz) ayaklarının altında hilalli sancak bulunan şaha kalkmış atının üzerinde bir Prens Eugen heykeli bulunmaktadır. Bu heykelin bir küçük ölçekli örneği ise Prens Eugen’in kışlık sarayında sergilenmektedir. Mezarı Aziz Stefan Katedrali’nde bulunmaktadır.
İlginç bir not: T.C. Viyana Büyükelçiliği Prens Eugen Caddesi’nde bulunmaktadır.
TÜRK SAVAŞLARI
Avusturya, tarihte Türkler tarafından kurulmuş olan bir imparatorluk olan Osmanlı‘ya karşı birçok defa savaşmıştı. Bu nedenle de Osmanlı İmparatorluğuyla yapılan savaşlardan kalma eserlerin sergilendiği bölümden “Osmanlı Savaşları” değil de, “Türk Savaşları (Türkenkriege)” olarak bahsedilmekte.
Bu da ilginizi çekebilir
Türklerin Avusturya‘ya göç tarihine ışık tutan müze:
Viyana Şehir Müzesi de bünyesinde ayrı bir II. Viyana Kuşatması bölümü barındırsa da, en kapsamlı envantere sahip olanı elbetteki Viyana Askeri Tarih Müzesi‘nde bulunanıdır.
Büyük bir vitrin içerisinde sergilenen 17. yy ikinci yarısına ait Osmanlı savaş malzemeleri, kalpak ve tuğlar ise ‘Türk Savaşları’ isimli bölümün en değerli parçaları.
Hakimiyet nişanı olan tuğların sayısı rütbeye işaretti. Örneğin sultanın çadırı önünde yedi, baş vezirin çadırının önünde ise beş tuğ bulunmaktaydı.
Osmanlı ordularının en karakteristik savaş yöntemlerinden biri de -bu dönemde Avrupa ordularında neredeyse artık hiç kullanılmayan- ok kullanımıydı.
Tecrübeli ve iyi bir okçu, ateşli silah kullanan rakibine kıyasla her anlamda üstün gelmekteydi. Bir ateşli silahın menzilinin iki katına tekabül eden 300 metre menzilinin yanı sıra, dakikada 10-15 ok atışıyla, atış sayısı olarak da zamanın ateşli silahlarından üstündü.
Ortalama 1,0 – 1,3 metre uzunluğa sahip yaylar; ağaç, boynuz ve hayvansal maddelerden yapılan (ve okçulukta ‘kiriş’ olarak tabir edilen yayın tutturulduğu ve çekildiği sert) ipin özel bir tür balık tutkalı vasıtasıyla birbirlerine tutturulmasıyla yapılırdı. Huş kabuğu ya da ince deriden oluşan ve üzerlerinde renkli dekoratifler bulunan kaplamaların kullanılma amacı ise nemin içeri sızmasını engellemekti.
Avrupalı orduların çok çekindikleri 65-75 cm uzunluğundaki oklar çam ağacından yapılmakla beraber, stabilizere sahip, sıkılaştırılmış çelikten yapılan uçları doğru açı ile hedefi vurmaları durumunda hafif bir zırhı delip geçebilme özelliğine sahiplerdi.
Tavanda asılı ve üzerinde Kelime-i Tevhid (Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed (s.a.v.) O’nun elçisidir) yazılı sancak ise II. Viyana Kuşatması‘nın sonlandığı saldırıda ganimet olarak ele geçirilmiştir. Sancağın kenarlarında bulunan şeritte ise Kuran-ı Kerim’in 1, 6 ve 48. surelerinden ayetler yazmaktadır.
Kimin tarafından yapıldığı bilinmeyen bu yağlı boya tablosunda ise 1683 II. Viyana Kuşatması esnasında vuku bulmuş olan iki önemli hadise işlenmektedir:
- 6 Eylül 1683 tarihinde Löwel Bastei’a gerçekleştirilen Osmanlı saldırısı
- 12 Eylül 1683 tarihinde III. Jan Sobieski komutasındaki Kutsal İttifak Ordusu’nun Avusturya’nın imdadına yetişmesiyle yaşanan ve kuşatmayı nihayete erdiren saldırı.
Resimde etrafı surlarla çevrili Viyana şehri, etrafını çevreleyen ve bugünkü 7. bölgenin (7. Bezirk) sınırları içerisinde bulunan Osmanlı çadırlarını görebilirsiniz.
Resmin sol yarısında Viyana Ormanlarından (Wienerwald) inerek Osmanlı Ordusu’na hücumda bulunan, resmin ortasında ise “Kutsal İttifak Ordusu” komutanı olan ve heybetli bir şekilde resmedilmiş III. Jan Sobieski bulunmakta. Sağ yarısında ise başında, alınan mağlubiyet nedeniyle kısa zaman sonra Belgrad’da boğularak öldürülen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın bulunduğu, bozguna uğramış ve dağılan Osmanlı Ordusu bulunmakta.
Yukarıdaki fotoğrafa dikkatli bakıldığında; üstte: nur yüzlü III. Jan Sobieski ve altta ise iri gözleri ve sevimsiz bakışlarıyla âdeta barbarlara benzetilmeye çalışılan Osmanlı askerlerini görebilir ve savaş meydanlarını konu alan bu tarz çalışmaların ne denli propaganda amacı güttüklerini idrak edebilirsiniz.
Mağlubiyetle sona eren II. Viyana Kuşatması ile beraber Osmanlı’nın büyümesi sona ermiş ve Avrupa’daki gerileme dönemi başlamıştı.
Resmin hemen üstünde ise asılı bir sancak göreceksiniz; her sefere çıkıldığında Osmanlı Ordusu’nun başında bulunan komutana sadece bir tane olmak üzere emanet edilen Alem. Burada sergilenen Alem 5,5 x 3,5 m ebatlarına sahip.
Üzerinde Prens Eugen‘in resmi asılı olan vitrinde ise bir Türk çadırı ve tüfekleri bulunmakta.
Dikkatli bakıldığında tüfeklerin dipçik ve gövdelerinin âdeta birer sanat eserleriymişcesine süslenmiş oldukları göze çarpmakta.
Sultan II. Mustafa’ya ait olan bu mührün üzerinde ise “Mehmet Han’ın oğlu Mustafa her daim galip” ifadesinin yazdığı bilgisi verilmekte. Hemen yan tarafında ise bu mührü ele geçirenlere verilen madalyalar bulunmakta.
Osmanlı ganimeti Ay takvimli bu cep saati ise 1664 yılında Tuna’nın bir kolu olan Raab Nehri üzerinde -bugünkü Macaristan sınırları içerisinde- bulunan St. Gotthard civarlarında Köprülü Fazıl Ahmed komutasındaki Osmanlı Ordusu ve Montecuccoli komutasındaki çokuluslu ordu arasında gerçekleşen ve sonucunda 10 Ağustos 1664’te Osmanlı’nın Avusturya’nın üstünlüğünü kabul ettiği Vasfar Anlaşması imzalanan Saint Gotthard Muharebesi‘nde imparatorluğa bağlı askerler tarafından ele geçirildi.
Yaklaşık olarak 17. yy’ın ortalarında Alman saat ustaları tarafından yapılan gümüş renkli bu saat Arapça harflerle saatleri, günleri ve Ay’ın evrelerini (Mondphasen) göstermekte.
Çalışır durumda olmayan saat, Saint Gotthard Muharebesi’nde Osmanlı’ya karşı zaferin kazanıldığı, 1 Ağustos 1664 (Miladi takvime göre 1042 senesi) saat 14:30’e ayarlanmış.
Bir diğer vitrinde ise Montecuccoli koleksiyonundan müzeye kalan ve 17. yy.’a ait olduğu belirtilen bir Osmanlı zırhlı gömleği, kalpaklar, hançer ve mızrak bulunmakta.
Müzenin en ilginç noktalarından biri de II. Viyana Kuşatması‘ndan kalma bir seccade ve üzerinde asılı kuşatmaya katılan ülkelerin sancakları.
Bu da ilginizi çekebilir
Kahvenin Viyana’ya geliş hikayesi ve II. Viyana Kuşatması ile bağları:
Habsburg ve Osmanlı’yı karşı karşıya getiren savaşlardan biri de 1716 Petrovaradin Muharebesi idi. Bu savaş başlarında Prens Eugen ve Vezîr-i âzam Damat Ali Paşa’nın bulunduğu ordular arasında gerçekleşmiş ve Osmanlı ordusunun yenilgisiyle sonuçlanmıştı.
Bu savaştan Viyana Askeri Tarih Müzesi‘ne kalan en büyük miras ise Prens Eugen‘in koleksiyonuna ait olan ve 1716 senesinde Tuna Nehri üzerinde bulunan Petrovaradin’de gerçekleşen savaşta hayatını kaybeden Vezîr-i Âzam Damat Ali Paşa‘ya ait olduğu söylenen çadırın bir bölümü oldu.
“Bu çadır Damat Ali Paşa şehid olduktan sonra sadrazam olan Halil Paşa’ya ait olmalı. Belgrad’ın düştüğü 16 Ağustos 1717’de Prens Eugen’in Halil Paşa’nın çadırını kendisi için aldığı bilgisi var kaynaklarımızda. (Osmanlı Tarihi, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, IV. Cilt I. Bölüm, s.135)”. Buraya not düşmeyi fayda görüyorum.
Vezîriâzam Damat Ali Paşa’nın türbesi ise Sırbıstan’ın başkenti Belgrad’da, Belgrad İç Kalesi’nde (Kalemeydan) bulunmaktadır.
Otağın hemen karşısında ise 1714 senesinde Viyana‘da dökülmüş olan ve Almanca’da “Mörser” olarak tabir edilen dikey atış eğrisine sahip (havan) bir top sergilenmekte. Bu top 16 Ağustos 1717 tarihinde gerçekleşen Belgrad Kuşatması‘nda kullanılan ve 1714 senesinde Viyana’da dökülen 60 toptan bir tanesiydi ve aynı zamanda bir tesadüf eseri hedefi vurmasının ardından büyük bir önem kazanarak müzedeki yerini aldı.
14 Ağustos 1717 tarihinde sabah 06:00 ve 07:00 saatleri arasında kuşatılan kalenin mühimmat deposuna yapılan bir atış büyük bir patlamaya neden olur. Bu olay nedeniyle şehrin bir bölümü tamamen hasar görür ve 3.000 Osmanlı askeri hayatını kaybeder. Bu olay 18 Ağustos’ta kalenin çabuk bir şekilde ele geçirilmesinin yolunu açar ve Prens Eugen komutasındaki ordu savaştan galip gelir. Topun üzerine işlenen ve bu olayı anlatan yazı ve görseller ise daha sonraları yapılmıştır.
Savaşın sonucu olarak Osmanlı adına kayıplar yaşanan Pasarofça Antlaşması imzalanmıştır.
Bu da ilginizi çekebilir
Küçük boyut sanatta büyük politika:
2. Salon: Maria Theresia (18. yüzyıl)
Kendisi için ifade edilen “Stratejist, Anne ve Reformcu” kavramları, Maria Theresia’yı anlatmak adına tam anlamıyla hedefi 12’den vurmakta.
1740 senesinde son erkek Habsburg olan babası Karl VI.’nın ani ölümünden sonra -Avrupa’nın neredeyse tamamının bir kadını o mevkide görmek istememelerine rağmen- daha henüz 23 yaşındayken tahta çıkan ve öldüğü 1780 senesine kadar görevine aralıksız devam eden, dünyaya getirdiği 16 çocuğunun yetişkin olarak nitelendirebileceğimiz yaş aralığını gören 10’unu Avrupa’nın farklı hanedanlık ailelerine gelin ve damat olarak göndererek yaptırdığı evlilikler yoluyla diplomatik bağlarını ve pozisyonunu güçlendiren ve bu nedenle de “Avrupa’nın kaynanası” unvanına da sahip olan bir imparatoriçe, Habsburg Hanedanı’ndan Maria Theresia.
Aynı zamanda da askeriye, hukuk, ekonomi ve eğitim alanlarında yaptığı yeniliklerle reformcu kimliğini ortaya koyan başarılı bir yönetici. Bu reformların en önemlisi de şüphesiz ki, 6 Aralık 1774 senesinde imzaladığı eğitim reformu olan ve 6-12 yaş arası çocukları kapsayan ders zorunluluğudur (Unterrichtspflicht). Avusturya Eğitim Sistemi başlıklı yazımda bu konudan bahsetmiştim.
Doğumunun 300. yılı olan 2017 senesinde dört farklı yerleşkede kendisinin farklı kişisel özelliklerini konu alan sergiler düzenlendi.
3. Salon: Revolüsyonlar Salonu (Fransız Savaşları’ndan 1848’e)
Yukarıdaki fotoğrafta görünen haritada 1848/49 yıllarında imparatorluğun farklı yerlerinde ortaya çıkan ayaklanmalar işaretlenmiş.
Bu harita ise 1848 Viyana Ayaklanması’nı konu almakta. Yazıya giriş kısmında da belirttiğimiz üzere Viyana Askeri Tarih Müzesi bu ayaklanmanın yapılmasına vesile olduğu askeri yerleşkenin (Arsenal) bir parçası ve de en önemli noktasıdır.
4. Salon: Feldmareşal Radetzky (1848-1866)
1848 ve 1849’a savaş ve iç savaş damgalarını vurmuştu. Macaristan ve İtalya, Habsburg hakimiyetine baş kaldırsalar da, imparatorluğa sadık birliklerin kendilerine üstünlük sağlayarak zafer kazanmalarına engel olamadılar.
2 Aralık 1848’de Ferdinand I. yeğeni I. Franz Joseph‘in lehine tahttan feragat etti. Böylece başında ve sonunda savaş bulunan 68 yıllık Franz Joseph dönemi başlamış oldu. Genç ve tecrübesiz imparator I. Franz Joseph tahtını askerlerine ve Radetzky gibi feldmareşallerine borçlu olduğunu biliyordu.
Macaristan ve İtalya’daki askeri başarılardan sonra Franz Joseph imparatorluğu pekiştirme adına sıkı bir merkezi yönetim biçimini biçimsedi ve ölümden kısa bir süre önce 90 yaşında emekliye ayrılana kadar Radetzky bu sıkı merkezi yönetimin vücut bulmuş haliydi.
1850 – 1866 arası gerçekleşen bir dizi savaş Avusturya için İtalya’nın kaybı ve Prusya’ya karşı ağır bir yenilgi ile sonlandı.
5. Salon: Franz Joseph I. (1867 – 1914)
1830 yılında Schönbrunn Sarayı‘nda dünyaya gelen, 18 yaşında tahta çıkan ve yine Schönbrunn Sarayı’nda vefat ettiği 1916 senesine kadar 68 sene hüküm süren bir Habsburglu, I. Franz Joseph.
Müzenin bu bölümünde, yapılan anlaşmalar sonucunda Habsburg İmparatorluğu’nun Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na dönüştürüldükten sonra ordunun sahip olduğu yeni üniformaları gibi döneme ait askeri malzemeler bulunmakta.
Avusturya tarihine damga vuran I. Franz Joseph başlı başına ayrı bir yazı konusu olduğundan şimdilik burada noktalamak istiyorum.
6. Salon: Saraybosna, I. Dünya Savaşı ve Habsburg Monarşisi’nin sonu (1914-1918)
28 Haziran 1914’de Saraybosna’da -biraz evvel bahsettiğimiz İmparator – I. Franz Joseph’in yeğeni Avusturya Arşidük’ü Franz Ferdinand ve eşine düzenlenen suikast bir taraftan I. Dünya Savaşı‘na kapı aralarken diğer taraftan da sonuçları itibarıyla Habsburg Monarşisi‘nin sonunu getirmişti.
Yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere solda duvarda her iki saldırının gelişimini anlatan bir kroki, ortadaki vitrinde Franz Ferdinand’ın üzerinde bulunan ve hayatını kaybettiği kanepenin üzerine serilmiş ve suikastın izlerin taşıyan üniforması ve sağ tarafta ise eşinin resmi ve altındaki vitrinde saldırı anında üzerinde bulunan gülün kurusu ve kişisel eşyaları bulunmakta.
Müzenin aynı bölümünde 1914 senesinden bu yana Viyana Askeri Tarih Müzesi envanterinde bulunan Franz Ferdinand ve eşinin suikaste uğradıkları araç da sergilenmektedir.
Peki saldırı nasıl gerçekleşmişti?
Valilik Binası’na (Rathaus) doğru yol alan Franz Ferdinand’a yapılan ve iki subayın yaralanmasıyla son bulan el bombalı ilk suikast girişiminin başarısızlığa uğramasının ardından, Valilik Binası dönüşünde Ferdinand ve eşi subaylardan birini hastanede ziyaret etmeye karar verir.
Bir yanlış anlaşılmadan dolayı rotada bir değişiklik olur. Latin Köprüsü’ne gelindiğinde 19 yaşındaki Gavrilo Princip’in -müzede aynı bölümde sergilenen “Browning M.1910“ model- tabancasından çıkan iki kurşundan biri Franz Ferdinand’a boğazından, ikincisi ise karnının alt bölgesinden eşine isabet eder ve her ikisi de hayatlarını kaybederler.
2013 senesinde gerçekleştirdiğim Bosna-Hersek seyahatim esnasında başkent Saraybosna‘da bulunan ve Franz Ferdinand ve eşinin ikinci defa suikaste uğrayarak öldürüldükleri Latin Köprüsü‘nü de fotoğraflamıştım.
Avusturya veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ın ölümü, I. Franz Joseph’in suikasta dair suçu kanıtlanamayan Sırbıstan Krallığı’na suçluları bulup teslim etmesine dair 48 saatlik mühlet vermesi hadisesi, Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle son buldu.
I. Cihan Harbi dünyanın o döneme kadar görmediği bir kıyıma neden olmuştu. Savaşa katılan ordular çoğunluğu savaşın yol açtığı kıtlık ve hastalık gibi nedenlerden dolayı hayatlarını kaybeden milyonlarca kayıp vermiş. Bunun yanı sıra milyonlarca kişi de sakat kalmıştı.
Avusturya-Macaristan’ın cepheye sürdüğü yaklaşık 8 milyon askerden bir milyonundan fazlası yaşamını yitirmiş ve yaklaşık iki milyonu ise yaralanmıştı.
I. Cihan Harbi’ni anlatan bölümün en devasa ve dikkat çeken parçası ise dünyaca ünlü spor otomobil markasının kurucusu Ferdinand Porsche tarafından Skoda fabrikasında yapılmış olan ve savaş sonuna kadar Avusturya Ordusu’na 10 adet teslimatı gerçekleştirilen 38 cm’lik kuşatma (Howitzer) topu. Top cepheye dört parça halinde taşınabiliyor ve 8-10 saat içerisinde tekrar atışa hazır hale getirilebiliyordu. Zorlu arazi şartlarında ise bu süre 10 güne kadar uzayabiliyordu.
1898 yılında Skoda fabrikasında üretilen ilk Avusturya-Macaristan yapımı top, I. Dünya Savaşı esnasında Gelibolu Cephesi’nde İngilizlere karşı kullanıldı.
Sina-Filistin Cephesi’nde ise Avusturya-Macaristan topçuları tarafından 1915 yapımı 7.5 cm’lik bir dağ topu (Gebirgskanone) kullanılmıştı.
Topun hedef yönünde bulunan vitrinde ise bir Osmanlı istihkamcısına ait olduğu yazan bir üniforma bulunmakta.
Üniformanın hemen önünde ise madalyalar ve Çanakkale Savaşı’na katılan Avusturya askerlerinin rozetleri bulunmakta.
7. Salon: Cumhuriyet ve Diktatörlük (1918-1945)
Müzenin bu bölümü ise 1918 – 1945 Avusturya’sının geçmişine ışık tutmakta.
Habsburg Monarşisi’ni oluşturan uluslar ortak bir yeni devlet kurmak istemediler. Monarşinin Almanca konuşan halkı bir geçici meclis kurdu ve Ekim 1918’de bu geçici meclis bağımsız bir devlet kurmaya karar verse de, devlet biçiminin ne olacağı konusu henüz kesinlik kazanmamıştı. Takvimler 12 Kasım 1918’i gösterdiğinde, Ring Bulvarı üzerinde bulunan Parlamento Binası önünde sadece Alman-Avusturya Cumhuriyeti (Republik Deutschösterreich) ilan edildi. Diğer taraftan Almanya’ya bağlanma isteği açıkça dile getirilmiş olsa da, sözkonusu bu bağlanma, St. Germain Antlaşması’nda kazanan müttefikler tarafından yasaklanmıştı. Böyle kurulacak yeni bir devlet için şartları kazanan güçler dikte etmişlerdi. Son impartor Karl I. sürgüne gönderildi.
Şiddetin politikayı giderek daha fazla etkisi altına alması ve bunun beraberinde getirdiği güvensizlik ortamında güçleri -zaman zaman- ordu gücünün kat kat üstüne çıkan paramiliter örgütlenmeler oluşmaya başladı. Bu örgütlenmelerden ikisinin (Sosyal Demokratlar ve Frontschkaempfervereinigung) Burgenland eyaletinde bulunan Schattendorf kasabasında karşı karşıya gelmeleri iki kişinin ölümüyle sonuçlandı. Suçluların serbest bırakılması sonucunda gösteriler başladı. Polis müdahalesi 84 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Viyana Adalet Sarayı ateşe verildi. Ülke 1927’den itibaren iç savaş benzeri manzaralarla karşı karşıya kaldı.
1933 senesinde demiryolu işçilerinin Mart ayı maaşlarının üç taksitle ödenmesi kararına grevle karşılık vermelerinin tartışıldığı genel kurulda, Meclis Başkanı Dr. Karl Renner‘in kuruldaki karmaşıklık nedeniyle başkanlık görevinden geri çekilmesini açıklaması üzerine ikinci başkan olan Rudolf Ramek görev başına geçti. Ramek‘in de geri çekilmesi ve üçüncü başkan Sepp Straffner’in de görevinin daha en başında geri çekildiğini açıklaması bir kişinin işine yaramıştı:
1932-1934 yılları arasında başbakanlık görevinde bulunan Engelbert Dollfuß bu olaydan faydalanarak ‘parlamentonun kendi kendini fes ettiğini’ ama hükümetin hâlâ görev başında olduğunu ileri sürerek, parlamentoyu devredışı bırakarak anayasayı askıya almasıyla ülkeyi diktatörce yönetmesinin önü açılmış oldu.
Almanya’nın etkisinde bir nasyonal sosyalizmi reddeden Dollfuß , Komünist Parti ve Almanya ile birleşmek isteyen Nazi Partisi’ni kapattı. Avusturya Faşizmi fikrini benimseyen ve toplumsal sınıfların yasama ve yönetimde temsil edilebildiği otoriter bir devlet (Ständestaat) kurdu.
Paramiliter örgütlerden biri olan Schutzbund’un Şubat 1934’de başlattığı ayaklanma ve Engelbert Dollfuß’un 25 Temmuz 1934 tarihinde Avusturyalı nasyonal sosyalistler tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminde Avusturya Başbakanlık Binası‘nda öldürülmesi aynı zamanda iç savaşın resmen başlamış olduğu anlamına geliyordu.
Dollfuss‘un sıkı ilişkiler yürüttüğü faşist Mussolini İtalya’sının giderek Hitler Almanya’sına yakınlaşmasıyla ülke uluslararası arenada bir anlamda izole oldu.
12 Şubat 1938 tarihli Berchtesgadener Anlaşması ile Avusturya Hitler’e birçok imtiyazlar (Zugestaendnisse) tanınarak, bakanlık makamlarına adamları getirildi. Buna rağmen Hitler, Avusturya’nın imtiyazı (Annexion) konusunda kararlıydı.
Başbakan Kurt Schuschnigg Avusturya’nın bağımsızlığını kurtarma adına bir hamle yaparak 13 Mart 1938 tarihinde bunun bir halk oylamasına sunulacağını açıkladı. Bunun üzerine Hitler ordunun Avusturya’ya girerek ülkenin zorla Alman İmparatorluğu’na bağlanmasını emretti. Schussnigg’in yabancı ülkelerden yardım istekleri de sonuçsuz kaldı ve kan dökülmemesi adına görevinden istifa ettiğini açıkladı. Bu olay aynı zamanda ülkenin elit tabakası, nasyonal sosyalist rejimi karşıtları ve Yahudilerin sürülmeleri ve öldürülmeleriyle son bulacak olaylar zincirinin de başlangıcıydı aynı zamanda.
1945 Mart ayından Mayıs’a kadar olan süre zarfında ülke savaş meydanına döndü ve sonunda Müttefik Devletleri Fransa, Amerika, Büyük Britanya ve Sovjet orduları tarafından işgal edildi.
Nisan 1945’de Dr. Karl Renner yeni bir Avusturya hükümeti kurarak ülkenin bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir başlangıcın ilk adımı atılmış oldu.
Mart 1938’de Avusturya Hitler tarafından Almanya’ya katıldı (Anschluss).
Almanlar tarafından 1940 senesinden itibaren keşif uçuşları için kullanılan Fi-156 C-3/Trop ‘Storch’ model.
II. Dünya Savaşı esnasında yapılan ve bu savaşta kullanılan 8,8 cm’lik Alman uçaksavar Flak 36 aynı zamanda yerdeki hedefleri yok etmek için de kullanılmaktaydı.
8. Salon: Avusturya donanması
Habsburg Monarşisi 16. ve 17. yy’larda savaş gemilerine sahip olmuş olsa da, bunlar ilk etapta kıyı güvenliği amacıyla kullanılıyordu.
19. yy’da İtalya’da bir ulus devletin oluşması sonucunda donanma, dışişleri ve güvenlik politikaları açısından önem kazandı.
Donanma sadece askeri alanda güç gösterisinin yanı sıra farklı keşifler için de kullanılmaktaydı. Öyle ki, bir taraftan personelin bilgisini arttırmak, dünya denizlerinde ‘bayrak göstermek’ ve diğer taraftan da bilimsel kazançlar sağlamak adına seferlere çıkılıyordu. 1857-1859 seneleri arasında bir Avusturya savaş gemisinin dünyanın etrafında tur atması bu seferlere bir olarak örnek gösterilebilir.
Bir italyan torpidosu tarafından batırılan ve enkazı 1962 senesinde su yüzeyine çıkartılan U-20 yeraltısının serbest çıkış kulesi müzede sergilenmekte.
Emperyalizm döneminde donanmalar sadece askeri önem arz etmiyor, ticareti ve sanayiyi destekleme adına bir enstrüman olarak kullanılıyor ve aynı zamanda büyük devlet olma statüsünün sembolleriylerdi.
I. Dünya Savaşı öncesi yapılan büyük savaş gemilerine en iyi örneklerden birisi ise müzede kesit maketi sergilenen Viribus Unitis savaş gemisidir.
Avusturya-Macaristan denizcilik tarihindeki önemli olaylardan bir diğeri ise “Amiral Tegetthoff” isimli gemiyle Kuzey Kutbu’na gerçekleştirilen keşif ekspedisyonudur. Bu expedisyonunun bilimsel anlamda en önemli yanı ise Julius von Payer ve Karl Weyprecht liderliğindeki keşif ekibi tarafından Rusya’nın en kuzeyinde, Barents Denizi’nin en kuzeydoğusundaki -Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph‘in ismi konulan- takımadalarının keşfi idi.
Buzullara saplanan gemi yerinden kıpırdayamaz ve böylece iki kışı gemide geçirmek zorunda kalan keşif ekibi, son çareyi kızaklar üzerine yükledikleri tekneleriyle açık denize ulaşmak hedefiyle 20 Mart 1874’de güneye doğru yürüyerek yola koyulmakta bulur.
Haftalar sonra, 15 Temmuz 1874 tarihinde, güneyden gelen rüzgar nedeniyle üzerinde yürüdükleri buz kütlelerinin kendilerini geriye, başladıkları noktaya geri taşıdığını gemilerini görerek tecrübe etmek zorunda kalırlar. Ekipten bazıları panik ve çaresizlik içerisinde hayatla vedalaşmak üzere gemiye dönmek istedikleri bir anda, Julius von Payer eline aldığı İncil ile aç ve hayatta kalma umutlarını kaybeden ekibi tekrar güneye doğru yola çıkarmayı başarır. Biri hariç hepsinin hayatları kurtulur.
Julius von Payer‘in daha sonraları ressamlık eğitimi alarak izlenimlerini aktardığı resimlerden biri ise müzede sergilenen “Asla dönmek yok (Nie zurück)” isimli çalışmasıdır.
Söz bir zamanlar deniz kuvvetlerine sahip Avusturya’dan açılmışken önemli bir Avusturyalıdan bahsetmeden geçmek olmaz. Kimi mi kastediyorum? Elbetteki Josef Ressel‘i.
Viyana Teknik Üniversitesi merkez binasının hemen yan tarafında bulunan parka ismini vermiş olan ve burada bir de heykeli bulunan, gemi pervanelerini bugünkü teknik olgunluğa ulaştıran kişi olan Josef Ressel’dir.
Tank koleksiyonu
Viyana Askeri Tarih Müzesi bahçesinde tarihi zırhlı araçlar sergilenmekte.
Kafeterya
Viyana rehberi Ali Çiçek ile yaptığımız Viyana’da yaşamak konulu söyleşimizde kendisi “müze insanı çabuk yorar, bölüm bölüm gezmekte fayda var” demişti.
Müzenin farklı bölümlerini gezerken kafeteryaya uğrayarak bir kahve içmeyi ve sıradaki bölüm için enerji depolamayı ihmal etmeyin.
Yine aynı şekilde burada müzede sergilenen örn. tarihi topların maketleri ya da dünya savaş tarihine dair farklı kitaplar satın alabilirsiniz.
Viyana Askeri Tarih Müzesi diğer yerleşkeler
Askeri hava araçları sergisi (Militärluftfahrtmuseum Zeltweg – Hangar 8)
Steiermark eyaletinde bulunan müzede tarihi askeri hava araçları sergilenmekte. Senenin sadece belirli dönemlerinde açık. Müze hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Bunkeranlage Ungerberg Bruckneudorf
Müze hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Fernmeldesammlung Starhemberg-Kaserne
Müze hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Patrouillenbootstaffel Korneuburg
Müze hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Viyana Askeri Tarih Müzesi hakkında genel bilgi
Viyana Askeri Tarih Müzesi’ne nasıl gidilir?
Viyana Askeri Tarih Müzesi nerede?
Viyana Askeri Müzesi’ne şehrin farklı bölgelerinden farklı toplu taşıma araçlarıyla ulaşabilirsiniz.
Müzenin adresine buradan ulaşabilirsiniz.
Viyana Askeri Tarih Müzesi giriş ücretleri
Viyana Şehir Müzesi‘nde de olduğu üzere, Viyana Askeri Tarih Müzesi‘ne girişler her ayın ilk pazar günü ücretsiz.
Niederösterreich Card sahipleri de kart geçerli olduğu sürece müzeye sınırsız giriş hakkına sahipler.
19 yaşının altındaki gençler ücrete tabi değiller.
Viyana Askeri Tarih Müzesi Viyana müzeleri içerisinde giriş ücretleri en hesaplı olanı. Yetişkinler için en güncel giriş ücretlerine buradan ulaşabilirsiniz.
Viyana Askeri Tarih Müzesi yaklaşan etkinlikler
Müzede gerçekleşen ve gerçekleşecek özel sergi ve etkinliklerin tam listesine buradan ulaşabilirsiniz.
Viyana Askeri Tarih Müzesi pratik bilgiler
Müzeyi sanal tur eşliğinde gezmek mümkün. İsterseniz buraya gelmeden fikir almanız adına bir göz atmanız ilginç olabilir.
Müzenin tamamımda ücretsiz WLAN bulunmakta.
Müzede sesli rehber kiralama şansına sahipsiniz. İstediğiniz takdirde sesli rehberinizi bir uygulama sayesinde cep telefonunuza ücretsiz olarak indirebilirsiniz. Bunun için ilk olarak ‘Hearonymus‘ uygulamasını indirin. Daha sonra uygulamayı açarak ‘HGM‘ (Heeresgeschichtliches Museum) diye aratma yaparak Viyana Askeri Tarih Müzesi için özel hazırlanmış olan sesli rehberi telefonunuza indirin.
Kaynakça
[1] Viyana’da silinmeyen Osmanlı damgası. Erişim tarihi: 06.01.18.
[2] Heeresgeschichtliches Museum im Wiener Arsenal. Republik Österreich/Bundesminister für Landesverteidigung und Sport, BMLVS, 2016.
[3] Revolution (1848). Erişim tarihi: 06.01.18.
[4] Theophil Hansen. Erişim tarihi: 06.01.18.
[6] Winterpalais. Erişim tarihi: 06.01.18.
[7] Heeresgeschichtliches Museum Wien. Erişim tarihi: 06.01.18.
merhabalar
2.kez gideceğim Viyana seyahatim için ,bilgi aradığım Askeri Müze ile ilgili olan yazınızı hayranlıkla okudum.Osmanlı imparatorluğuna ait eserler için özellikle gideceğim için araştırma yaparken blogunuza rastgelmiştim.. Çok açıklayıcı bir paylaşım olmuş cidden.Emeğinize sağlık…
Merhaba,
teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Faydalandıysanız ne mutlu. İyi geziler dilerim.
Selamlar
elinize sağlık,harika paylaşımlar
Merhaba,
teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. İstediğiniz takdirde sağ taraftaki menüden e-posta bültenine abone olarak yeni yazılardan anında haberdar olabilirsiniz.
Selamlar
Muratcan gumus bey musadebiz olursa buvfotoraflari kullanabiirmiyiz
Merhaba,
fotoğrafları nerede ve ne amaçlı kullanmak istiyorsunuz?
İyi günler öncelikle verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim başvuru yapacağım esnada u spacede 10 haneli avusturya sosyal güvenlik numarası istendiğini farkettim ve başvurumu tamamlayamadım sgk i da aradım bir bilgileri yok bu konuda bilginiz var mı
Merhaba,
ilgili yazıda sorunun cevabını vermiştim.
Selamlar
Muhteşem bir yazı olmuş gerek yazının gerek resimlerin kalitesi insanı mest ediyor.
Teşekkürler.
Blogunuzu baştan sona inceledim. Bu kadar bilgi bu kadar tecrübe, gerçekten müthiş. Teşekkürler.
Teşekkürler.